Ayete'l Kürsi'nin Niçin Kur'an Ayetlerinin Efendisi Olduğu - İmam Gazzâlî

 Mehmet Serhat Yılmaz -   03 Mayıs 2021

<br />
<b>Deprecated</b>:  stripslashes(): Passing null to parameter #1 ($string) of type string is deprecated in <b>/srv/disk10/3620466/www/vukuf.org/admin/functions/core.php</b> on line <b>169</b><br />

Derim ki: Ayete'l-Kürsi'nin niçin Kur'an ayetlerinin efendisi adını aldığını hiç düşündün mü? Eğer bunu kendi düşüncenle anlamaktan acizsen saydığımız kısımlara ve sıraladığımız mertebelere dön. Sana demiştik ki, yüce Allah'ı, O'nun zatını ve sıfatlarını bilmek Kur'an ilimlerinin en yüksek maksadıdır. Kur'an'ın diğer kısımları, onun için istenir ama o, başkası için değil kendisi için istenir. O, izlenendir; onun dışındaki kısımlar ise izleyendir. Ayete'l-Kürsi, İzleyenlerin yüzlerinin ve kalplerinin kendisine çevrildiği, adımını izlediği, ona yöneldiği ve onu kastettiği en öndeki ismin efendisidir. Ayete'l-Kürsi yalnızca zatın, sıfatların ve fiillerin zikrini içermektedir, başka bir şeyi içermez. "Allah” sözü zata, "Allah'tan başka ilah yoktur" sözü zatın birliğine ve "Daima diri ve daima durandır. (Hayy ve Kayyumdur)” sözü zatın sıfatına ve celaline işarettir. Çünkü "kayyum kendi başına var olan ve başkasının onun sayesinde var olduğu, varlığının devamı herhangi bir şeye bağlı olmayan ve her şeyin varlığının devamı ona bağlı olan demektir. Bu ise celal ve azametin son sınırıdır.

"Ne uyku basar O'nu ne de uyuklama” sözü, yüce imkânsız olan sıfatlardan tenzih ve takdistir. Allah'ı, O'nun için imkânsız olandan takdis ise marifetin (Allah'ı bilmenin) kısımlarından biridir hatta marifet kısımlarının en açığıdır. "Göklerdeki ve yerlerdekiler O'na aittir” sözü, bütün fiillere ve bu fiillerin tamamının Allah'tan çıktığına ve O'na döneceğine işarettir. "Kimin haddine ki O'nun izni olmadan O'nun huzurunda şefaat edebilsin” sözü hükümranlığın, hükmün ve emrin yalnızca Allah'a ait olduğuna ve şefaat edecek kimsenin ancak Allah'ın o kimseyi şereflendirmesi ve şefaat izni vermesiyle şefaat edebileceğine işarettir. Bu ise hükümranlık ve emirde Allah'ın ortağı bulunmadığının ifadesidir. "Onların önlerinde ve arkalarındaki her şeyi bilir; onlar ise O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar” sözü ilim sıfatına, bazı bilinenlerin üstünlüğüne, ilmin yalnızca O'na ait olduğuna, hatta O'ndan başka hiç kimsenin kendisinden kaynaklanan bir ilmi bulunmadığına ve Ondan başkasının ilmi olsa bile bunun, O'nun bağışı, hibesi olup O'nun dilediği ve istediği kadar olduğuna işaret etmektedir.

"O'nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır” sözü, onun hükümranlığının büyüklüğüne ve kudretinin kemaline işaret etmektedir. Bu ayette bir sır vardır ki hal, bu sırrın keşfini taşıyamamaktadır. Çünkü kürsünün bilgisi, sıfatların ve göklerin ve yerin genişliğinin bilgisi yüce ve kapalı bir bilgidir ve bu bilgiyle pek çok ilim ilişkilidir. "Her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez” sözü kudret sıfatına, bu sıfatın kemaline, zayıflık ve eksiklikten münezzeh oluşuna işaret etmektedir. "O, çok yüce ve çok büyüktür” sözü sıfatlar hakkında iki büyük esasa işaret etmektedir. Bu iki esasın açıklaması uzun sürer. Bu esasları el-Maksadu'l-esna fi şerhi esmai'l-lahi'l-hüsna adlı eserimizde açıklanabilecek kadar açıkladık. Oradan öğrenebilirsin.

Şimdi bu anlamların toplamını düşünür, sonra da Kur'an ayetlerinin tamamını okursan tevhit, takdis ve yüce sıfatların açıklamasından oluşan bu anlamların toplamının bir tek ayette toplandığını göremezsin. Bundan dolayı Hz. Peygamber "Ayete'l-Kürsi, Kur'an ayetlerinin efendisidir” demiştir. Çünkü "Allah şahitlik etti ki O'ndan başka ilah yoktur; bütün melekler ve ilim sahipleri de adalet ve hakkaniyetle bu hakikate şahitlik etti...” (Al-i İmran, 3/18) ayetinde yalnızca tevhit vardır. "De ki: Allah birdir” (İhlas 112/1) ayetinde yalnızca tevhit ve takdis vardır. "De ki: Ey mülkün sahibi Allah’ım...” (Ali İmran 3/26) ayetinde yalnızca fiiller ve kudretin kemali vardır. Fatiha suresinde herhangi bir açıklama olmaksızın bu sıfatlara işaret vardır ve bu sıfatlar Ayete'l-Kürsi’de açıklanmıştır. Bütün anlamlarda Ayete'l-Kürsi'ye yaklaşan ayetler, Haşir suresinin sonu ile Hadid suresinin başıdır. Çünkü bu ikisi, pek çok ismi ve sıfatı içermektedir. Fakat bunlar da tek bir ayet değil, ayetler kümesidir. Oysa Ayete'l-Kürsi tek ayettir. Ayete'l-Kürsi'yi o ayetlerden biriyle karşılaştırdığında onun maksatların hepsini içerdiğini görürsün. Bundan dolayı Kur'an ayetlerinin efendisi olmayı hak etmektedir.

Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle demiştir: "Ayete'l-Kürsi Kur'an ayetlerinin efendisidir". Nasıl olmasın ki! Bu ayette "el-Hayy el-Kayyum” (Daima yaşayan ve daima duran) ismi vardır ve bu, ism-i azamdır (Allah'ın en büyük ismidir). Bu ismin altında bir sır vardır ve "İsm-i azam, Ayete'l-Kürsi’de, Al-i İmran suresinin başında ve "...bütün yüzler Hayy ve Kayyum’a boyun eğmiştir..." (Taha 20/111) ayetindedir" şeklinde nakledilen hadis buna tanıklık etmektedir.

Yukarıdaki yazı HayyKitap’tan çıkan Kur’an’ın Cevherleri başlıklı kitaptan alınmıştır. (ss. 91-94)

Diğer Alıntılar