Şeyhülislâm Kemalpaşazâde’nin İbnü’l-Arabî Hakkında Fetvası

 İlme Vukuf -   Fatih Yıldız -   09 Haziran 2022

<br />
<b>Deprecated</b>:  stripslashes(): Passing null to parameter #1 ($string) of type string is deprecated in <b>/srv/disk10/3620466/www/vukuf.org/admin/functions/core.php</b> on line <b>169</b><br />

Şeyhülislâm Kemalpaşazâde’nin İbnü’l-Arabî Hakkında Fetvası

Osmanlı’nın meşhur, muhakkik ulemasından ve şeyhülislâmlarından Kemalpaşazâde/İbn Kemâl Şemseddin Ahmed (v. 940/1534), dil, tarih, fıkıh, kelam gibi alanlarda eserler vermiştir. Kayserî-Fenâri çizgisinde bir sûfi olarak olmasa da, aynı çizgide bir muhakkik-âlim portresi çizen Kemalpaşazâde, kelam çatısı altında İslam düşüncesinin bir çok meselesine eğilmiş, özgün fikirler ileri sürmüştür.

Bu muhakkik âlim kimliği, Şeyhülislam’ın tasavvufa ve özellikle Osmanlı tasavvuf zeminini mayalayan Ekberî neş’eye karşı tutumunda belirgin bir müspet tavrın sebebi olmuştur. Aşağıda fetvasında da ortaya koyduğu üzere “tahkik”, dini ilimlerin metafizik meselelerine gerek düşünce, gerek keşf bazında uzak kalmış “zâhir uleması”ndan onu ayıran en önemli sıfat olmuştur. Tabi olarak olgunluk dönemi eserlerinde bunun tesirini görmek mümkündür.

Aslında muhakkiklerle diğer ulemayı ve sûfiyyeyi birbirinden ayıran bu özellik kaçınılmaz bir durum olup sûfiler açısından istidat ve kabiliyetle yorumlanabilecek bir sonuçtur. Nihayette kabiliyetlerin sonucu zuhur edecektir. Kötü olan, bunun farkında olmayan bir kısım ilim ehlinin, tecavüzkâr iddiaları ve nefsanî töhmetleridir. Halbuki ilimin üstünde ilim, âlimin fevkinde âlim ve idrakten öte idrak, irfan vardır. Varlığın, ilmin merâtibi söz konusudur.

İşte bunun farkında bir alim olarak Kemalpaşazâde kendinden önce ve muhtemelen zamanında olduğu gibi sonra da, günümüze kadar tartışmalara konu olmuş büyük ârif İbnü’l-Arabî ve eserleri nâmına bir fetva kaleme almıştır. Kullanılan kavramlar, üslup açısından üzerinde daha ayrıntılı durulması gereken bu metin, fıkıh ve tasavvufun birbirine yaklaşarak nasıl imkanlar sunabileceğinin müstesna bir örneğidir. 

Koleksiyonlarda birçok nüshası olan bu fetvanın Süleymaniye YEK. Aşir Efendi nr.430 vr.108a nüshasının metnini ve tercümesini nazarlara sunuyoruz.   

 

[Metin]      

  بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لمن جعل عباده العلماء المخلصين وورثة الأنبياء والمرسلين. والصلوة على محمد المبعوث لإصلاح الضالين والمضلين وآله وأصحابه المجدين لإجراء الشرع المبين.

 وبعد؛ أيها الناس إعلموا أن الشيخ الأعظم والمقتدي الأكرم قطب العارفين وإمام الموحدين محمد بن علي العربي الطائى الحاتمي الأندلسي؛ مجتهد كامل، ومرشد فاضل، له مناقب عجيبة وخوارق العادة، وتلاميذة كثيرة مقبولة عند الفضلاء و العلماء. ومن أنكر فقد أخطأ، ومن أصر في إنكاره فقد ضل. يجب على السلطان تأديبه وعن هذا الاعتقاد تحويله، إذ السلطان مأمور بالأمر بالمعروف والنهي عن المنكر.

وله مصنّفات كثيرة، منها فصوص حكمية وفتوحات مكيّة. وبعض مسائلها معلوم اللفظ والمعنى، وموافق للأمر الإلهيّ والشرع النبوي. وبعضها خفي الإدراك [ل]أهل الظاهر دون أهل الكشف والباطن. فمَن لم يطلع على المعنى المرام يجب عليه السكوت في هذا المقام لقوله عز وجل؛ 

وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ ۚ إِنَّ ٱلسَّمْعَ وَٱلْبَصَرَ وَٱلْفُؤَادَ كُلُّ أُوْلَٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْـُٔولً

والله الهادي إلی سبيل الصواب وإليه المرجع والمآب في يوم الجواب.

 

 [Tercüme]

 Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla,

Kullarını ihlaslı âlimlerden, nebilerin ve resullerinin varislerinden kılan Allah’a hamd olsun. Salât, sapan ve saptıranların ıslahı için gönderilen Muhammed’e ve apaçık nurlu şeriatı icrada gayretli olan ailesine ve ashabına olsun.

Bundan sonra; Ey  insanlar!  Biliniz  ki,  büyük  şeyh,  saygı değer  önder,  âriflerin  kutbu, muvahhitlerin imamı Muhammed b. Ali el-Arabî et-Tâî el-Hâtemî el-Endülüsî; kâmil bir müçtehit ve faziletli bir mürşittir. Hayret edilecek         menkıbeleri, olağan üstü halleri ile fâzıllar ve âlimler yanında kabul görmüş pek çok talebesi vardır. Kim onu inkâr ederse hata etmiş olur ve inkârında ısrar ederse, yoldan çıkmış olur. Bu durumda sultana onu terbiye etmesi ve       inancından döndürmesi gerekir. Çünkü sultan, doğruluğu emretmek ve kötülükten menetmekle sorumludur.

Onun (İbnü’l‐Arabî’nin) birçok eseri vardır. Fusûsü’l‐Hikem ve Fütûhâtü’l‐Mekkiyye bunlardandır. Bu eserlerin bazı meselelerinin lafzı ve mânası açıktır, ilâhî emir ve nebevî şeriate uygundur. Bazısı (meselelerinin mânası) ise keşif ve   bâtın ehline malum olmakla beraber zâhir ehlinin idrakine kapalıdır. Onun maksadının manasını anlamayana, bu makamda susmak düşer.

Çünkü Aziz ve Celil Allah: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”[1] buyurmaktadır.

Şüphesiz Allah doğru yola iletir, cevap gününde dönüş ve varış O’nadır.

 

 


[1] 17/İsra, 36.

Diğer Yazılar